İçeriğe geç

UYUMLU OLMAK YA DA OLMAMAK

Uyum kelimesinin hayatımızın bir çok yerinde olduğunu siz de fark ettiniz mi? Kelime anlamına baktığımızda uyum; bir bütünün parçaların birbirlerine uygunluğu olarak tanımlanıyor. Renklerin, tatların, seslerin uyumunu fazlaca önemsiyoruz değil mi? Değişime uyum, sosyal uyum, okula uyum, büyük ünlü uyumu, psikolojik uyum, ilişkide uyum, evlilikte uyum, çalışan uyumu, kültürel uyum, geleceğe uyum gibi listenin uzayıp gideceği bir kavram olarak hayatımızın bir çok alanında karşımıza çıkıyor. Kavramın kelime anlamına tekrar bakacak olursak parçaların birbiri ile ahenk içinde bir bütün olmasını ifade ediyor.

Bu durumu biraz yemek tarifine benzetiyorum. Elazığlı biri de olarak bizim oraların meşhur Harput köftesinden örnek vermek gerekirse, yağsız kıyma, ince bulgur ve farklı baharat ailesi ile hazırlanan köftelerin salçalı sosla harmanlandığı bir yemek bu kısaca. Bu yemekten salçalı sosu çıkaralım ya da salçalı sos yerine Fransız asıllı beşamel sosu koyalım dersek ahengi bozmuş oluruz; baharat sevmiyorum koymayalım dediğimizde de aynı şey geçerlidir; başka bir şey olur o, Harput köftesi olmaz. Beşamel sos burada uyumsuz oldu diye kötü bir sos mu elbette hayır, lazanya ya da tavuk ile yapılan yemek tariflerinde pekala güzel uyum sağlayabiliyor.
Bir örnek daha vermek gerekirse, dinlediğim yerel bir zeytinyağı üreticisi de şöyle bir ifade kullanmıştı: güneydoğudaki zeytinyağları daha değişiktir, bu durum o bölgede yenen yemeklerle kısaca toprağın yapısıyla, alışkanlıklarla ilişkilidir. Mesela, güneyin mezeleri, Antep’in Hatay’ın mezeleri üzerine Ayvalık’ın zeytinyağını koyarsanız ikisine de yazık olur; ama Antep’in zeytinyağını da getirip Ege’nin otuna koyduğunuzda ya da çupranın üzerine döktüğünüzde bu sefer de o baskın bir tat olur ve o otun tadını alamazsınız.


Yazar İtalo Calvino da bir hikayesinde; ‘’Her peynirin ardında farklı bir mera vardır, farklı bir göğün altında” sözü ile peynirlerin iklim, coğrafya, insan ve onun yarattığı kültür ile birleştiğinde nasıl farklılaştığını ve çeşitliliğini çok güzel anlatır. Bu zeytinyağı,üzüm ve diğer bir çok şey içinde öyledir; hatta insan için de…
Mutfaktan pek anlamayan biri olarak durumu naçizane örneklendirmek istedim yiyeceklerle; uyum kavramına tekrar geri dönelim biz 🙂 Nedense gerçek hayatta karşılığını gördüğümüz hali tanımdaki gibi olmuyor. Farklı olana uyumsuz etiketini yapıştırıp yargılıyoruz, hor görüyoruz, tahammül bile edemiyoruz; hatta daha da ileri gidip nefret edebiliyoruz. Oysa hikayeyi çıkaran farklılıkların bir arada oluşu değil mi ?

Sırf farklı dinden, farklı ırktan, farklı düşüncesinden dolayı yapılan etiketlemeler yüzünden ötekileştirdiğimiz insanlarla kim bilir kaç hikayeden vazgeçmişizdir… Bir ‘merhabanın’ getireceği kaç güzelliği teğet geçmişizdir ya da bilmem kaç kapıyı kapatmışızdır önyargılarımızdan dolayı kim bilebilir… Meselenin birbirimizin aynısı olmanın değil, farklılıklarımızın uyumu olduğunu anladığımızda iyileşeceğiz belki de… Güzel şeyler olmaz mı sizce?

Afrika ve güzel iki çocuk


Yazımı Zata’ya ait aşağıdaki sözlerle bitirirken farklılığın uyumundan gelen zenginliğe olan inancımı da buraya bırakıyorum.

Aynı dinlerde birleşip, mezheplerimizle ayrılıyoruz. Ülke sınırlarımız için birlikte savaşıp, ırklarımızla ayrışıyoruz. lrklarımızla birleşip, şehirlerimizle kasabalarımızla ve de köylerimizle yeniden ayrılıyoruz. Daima bölünmek için bir nedeninimiz var. Hala anlayamadık acının ve tatlının hepimizde aynı hissi uyandırdığını. Aslında bizler, bu dünyanın aklını kullanamayan aptalları değil, delileriyiz. Çünkü bölünme deliliktir.

Hoşçakalın…

Etiketler:

“UYUMLU OLMAK YA DA OLMAMAK” hakkında 2 yorum

  1. Elinize yüreğinize sağlik..
    Güzel şeyler yapmaya devam
    Yazinin bana hatirlattigi..

    Yok yok,dedi Züleyha,Rabbim sen benim kalbimde değilsin,sen benim kalbimsin.(Nazan Bekiroğlu)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir